Beklenmişiz, geç kaldık...
Sabah karanlık başladı, öyle gidecek sandım, korktum.
Simsiyah bulutlar kaplamış her yeri, rüzgar niyeti bozmuş kontrolsüz esiyor.
Yağmur fena yakalamış, şemsiye açılmıyor...
Islandım, üşüdüm..
Okula varmak çileli oldu işin özeti...
Okulumuzdaki öğretmenlerden birinin annesinden konuşuluyordu derse girene kadar.
O arada Müdürümüz girdi odaya ve kötü haberi verdi: Kaybetmişler...
Üzerine devam etti; okuldaki şiddet olaylarının artışı ve biz öğretmenlere düşen önlemler...
Kurtlar Vadisi gerçeği gözümüzün içine çoktan girmişken, 8. sınıf öğrencisi ÇOCUKlar "Namus belası---Kız Davası" na kalplerine bıçakları saplarken, sonra özendikleri Polat Alemdar olduğu açığa çıkarken... Tabii doğrudur, biz öğretmenlere çok görev düşüyor.. Onlar özendirsin silahları biz "tukaka" diyelim. Dinlerler değil mi bizi??
Dedim ya kötü haberler bitmeyecek sandım, bir başladı akacak...
Dersler olağan aktı gitti.
Ergenlik sorunları + OKS stresiyle iyice konrolsüzleşen bir sınıftan sinirden ellerim titrerken çıkıyorum... Neyse ki bir sonraki ders özür dilemeyi akıl ettiler. En azından...
Tamam artık böyle biter bugün derken o gün sınıf öğretmeni olduğum sınıfla Huzurevine gitmeyi planladığımız geliyor...
Diziyoruz sıraya, düşüyoruz yola...
Hani şu hep önünden geçeriz de ne yaşanır içinde hiç aklımıza gelmez binalardan biri işte.
Görevliyi takipten sonra uzun koridorlar ve merdivenler sonrası onların yanındayız...
Onlar işte Huzurevinin sakinleri...
Biz onlara neşe mi verecektik, onlar mı karıştı biraz. O kadar beklenmişiz ki insan geç kaldım yine duygusuna kapılıyor..
Çocuklarımın hepsine kocaman bir AFERİN...
Çünkü girmeden önceki uyarılarımızı dikkate aldılar.
Hepsinin ellerini öptüler, çiçeklerini, hediyelerini verdiler, Huzurevinin huzurunu gürültü yapıp dağıtmadılar, tüm salona dağılıp herkesin gönlünü hoş ettiler. Hepsiyle tek tek ilgilendiler...
Getirdikleri eşarpları elleriyle bağladılar, patikleri giydirdiler.
Beraber türküler söyledik, ağladılar teselli ettik..
Bir Amca duymadı, kulağına bağırdık...
Ellerini aldık avuçlarımıza, sarıldık...
Ders zilini bekleyen çocukları zor ayırdık yanlarından.
"Öğretmenim, ne olur gitmeyelim, biraz daha lütfen..."
Yine geliriz deyip kandırabildik.
Umarım bu hevesleri bitmez, biz Amire Öğretmenimle getiririz, yeter ki istesinler...
"Yine gelin, hep gelin" dediler... Ordayız artık, kurtuluş yok bizden...
Gün karanlık bitecek diye korkmuştum, iyi ki ordaydık...
Kimin kime daha çok ihtiyacı varmış, hesabı zor.
Huzurevi bize de huzurmuş, öğrendik...
1 Comments:
tekrar tekrar hatırlattığın için öğretmen olmanın ne olduğunu.. sağol ve hiç eksik olma.
Yorum Gönder
<< Home