Pazar, Temmuz 30, 2006

Gökçeada'dan Çanakkale merkeze


Aslında Gökçeada Türkiye'nin en büyük adası ve görecek çok fazla yer var.
Ama araba olmayınca ulaşım pek kolay olmuyor.
Her köye dolmuş yok, ya trekking ya da taksi kalıyor geriye.
Başka seçenek yok.
Biz Zeytinli ve Kaleköy ve Tuzgölünden'den yana kullandık tercihimizi.
Taksiyle ulaşım kolay.
Zeytinliye yürünebilir.
Yol güzel, sağa sola bakarken anlaşılmıyor bile.
Orda Rum teyzeler bize Taksici Celal'in numarasını verdiler. Celal Abi çok şeker insan.
Turisti yolunacak kaz gibi görmüyor.
Ben gitmeden önce internette taksi fiyatlarının çok fazla olduğunu duymuştum.
İnanmamak gerek.
18-20 km yol 10 milyon.
Ödenebilir yani.
Biz Zeytinli'den Tuzgölüne Celal Abiyle gittik.
Yol uzun biraz da virajlı. Celal Abi bize çocuklarının anlattı gururla yol boyunca ve de kiracılarından çektiklerini. :)
Mayo lazımdı burası için.
Şöyle iyice çamura bulanmak için.
Kokusu biraz kötü ve bir süre sonra gerilmeye başlıyorsunuz.
Ama temizlendikten sonra cildin rahatladığı hissediliyor.
Yukarıda fotoğrafta görülen resimde kumları geçince deniz çıkıyor karşıya.
Doğal duş hazır yani çamurları temizlemek için.


Gökçeada bitti artık 2 gün yetiyor keşif için, keyif için birkaç daha kalmak lazım.

Bizim zaman kısıtlı olduğu için keşifle yetinmek gerekti.

Ada dönüşü vapurdayız.

Çok kalabalık değil (Sabahın ilk vapuru olmasının etkisi büyük tabii bunda)


Çanakkale merkezdeyiz artık.

Yıllardır gelir giderim

Kaleye gelmek fırsat olmamıştı.

Limandan sağa dönüp yolun sonuna kadar gidince deniz subayları karşılıyor.

Askeri bölge girilmez sanıp dönmeyin sakın.

Nusret Mayın Gemisi ve Çimenlik Kalesi var bu bölgede.

Tiyatral gösteriler, savaşları resmeden tablolar, kale kullanılan top ve silahlar, savaş gazilerinin ses kayıtları sunuluyor ziyaretçilere.

Subaylar rehberlik ediyor, canlandırmalar yapıyorlar.

Beni en çok çarpan tablolar ve onları anlatan askerdi.

Abartmadan, olayı duygu sömürüsüne dönüştürmeden anlatılmak isteneni veriyor.

Çanakkale merkezde kaçırılmamalı.

Şu meşhur Truva filminde kullanılan at, sahile kondurulmuş.

Hemen de turistik amaçlar için kullanılıyor.

Etrafı incik boncuk satanlar ve mısırcılarla dolu.

Ve de bol bol fotoğraf çekenler.

O ruhu yaşamak pek mümkün olmuyor dolayısıyla.

Ama görülebilir.


Gün batıyor.

3. gün de bitti sağ salim

4 Comments:

Blogger Baha said...

Öncelikle; yuvana hoşgeldin...
Evliya Çelebi misali gezip bizimle yaşadıklarını paylaşıyorsun; çok teşekkürler...
Gene de bir hüzün var sanki, yoksa ben mi yanılıyorum?...

1:00 ÖS  
Blogger ÖZLEM said...

Ne demek efendim, görevimiz paylaşmak :)
Hüzün yok minik bir parça bile.
Steril ama neden öyle bir izlenim aldınız merak ettim ?
:)

2:46 ÖS  
Blogger Baha said...

Belki de resimler yüzünden... Yalnızlık hüznü hakim sanki... Boş sokak, terkedilmiş bina, denizdeki sandal, tabii ki kedilerin hüzünlü bakışları...
Bu sayfadaki gülen yüzler o hüznü alıp götürüyor gibi...
Neyse, belki de bu benim hüzn-ü kuruntum...

4:13 ÖS  
Blogger ÖZLEM said...

Evet sanırım bir bakıma doğru.
Gökçeada biraz hüzünlü.
Gençlik, dinamizm, hareket yok pek.
Fotoğraflardaki köy özellikle Zeytinliköy; tek bir genç göremedik.
Biraz yalnız, biraz hüzünlü.
Ama en iyi tanımlayan bence SAKİNLİK ve HUZUR.
Bozcada ve Çanakkale daha canlı.
Bir sonraki post Gökçeada.
Zaman bulup yazabilirsem tabii
:)

9:07 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home

web site counters
Expedia Coupon
Locations of visitors to this page