mutluluk bir tencere yemeğin tüten dumanında...mutluluk her an yanında,bulabilmeyi,görebilmeyi başarmak lazım.mutlu olmak için çok büyük şeylere ihtiyaç duymayacağımız nice zamanlar hepimize...
Mutluluğun resmi bu olsa gerek... En temel ihtiyaç yemek yemek... Karnı doyan insan mutludur. Yemeği almadan önce kaygılıydı belki de; "alabilecek miyim, bana da sıra gelecek mi?" gibi... O kadar çok insanımız var ki bir tas sıcak çorbaya muhtaç... Zengin değiliz ama zenginmiş gibi yaşıyoruz...
MUSTAFA Köşeden döndüğümde oradaydı, Gördüğümde inerken arabadan, yemek için, Ne birkaç saat öncesinin haşmetli Ağrı dağı, Ne bir gün öncesinin nazlı dalgalı Van Gölü kaldı belleğimde. Şimdi yalnızca puslu, karanlık bir gerçek var.
O simsiyah iri gözleriyle, çıplak ayaklarının üzerinde ürkek ve meraklıydı, Lokantaya girmeye niyetlenirken ekmek parası dediğinde. Belki yedi, bilemedin sekiz yaşındaydı cüssesi, on iki olduğunu söyleyene dek. Okula gidecek, koşacak, oynayacak etrafa neşe saçacak yaşta. Ama, Koşmuyordu, mecali kalmamış bedeninin koşacak, Oynamıyordu, ne oyuncağı vardı ne de bir yaşıtı arkadaşı yanında. Okula da gitmiyordu, gidemiyordu, sanki kaf dağının ardında bir yer gibiydi O’na okul.
Babası İstanbul’a gitmiş, yedi yıl önce, Annesi kardeşine gebe. O günden beri ne bir ses ne bir haber. Artık beklemiyorum, gelirse de almayız eve!
Annesi çalışırken geçen yıl, kırmış kalçasını düştüğünde. Kız kardeşi hasta. İlaç yok. Köyden kimse de yok artık şehirde, yalnız, yapayalnızlar. En son bir gün önce yemiş bir şeyler, aç, susuz.
Gel diyorum, beraber bir şeyler yiyelim. Olmaz! Olamaz! Kardeşim, annem para bekliyorlar evde, Ev dediği de tenekeden dört duvar, Tek başına boğazından geçmiyor. Benim geçer sanki şimdi.
Evin erkeği benim artık, diyor. Kardeşime, anneme bakmalıyım. Okumayı biliyorum bu yeter bana, ilk okul birden terk. Şimdi çalışmalıyım abi. Zaten belediye de üç aydır kesmiş yardımı.
Az ilerdeki fırından ekmek kokusu geliyor, mis gibi. Beraber yürüyoruz, biz hiç sıcak ekmek almayız ki diyor. İçim donuyor, fırın o kadar sıcak ki.
Vedalaşırken, bu meydanda oluyorum genelde, gelirsen görüşürüz diyor, Siyah gözleri pırıldarken, dimdik duruyor. Evinin erkeği.
…….
Arkasından bakıyorum, arabaya binerken, Hızlı adımlarla gidiyor evine doğru, Aynada, geride kalan meydan gittikçe küçülürken, Neden, niçin, nasıl, ne hakla, diye başlayan yüzlerce soru yoğuruyor beynimi. Ah… Birde midem…Bıçaklanıyorum sanki! Aç falan değilim artık. (Adamın Biri, Eylül,2004) (Bu şiirimsiyi 2004 yılında, iş nedeniyle yaptığım bir Anadolu turunda Ağrı meydanında yaşadıklarım üzerine yazmıştım.)
Elif--- Mutluluk çok fazla şeye ihtiyaç yok. İçimizde çok uzakta aramaya gerek yok...
Baha---"Zengin değiliz ama zenginmiş gibi yaşıyoruz" güzel cümle. Yazdım bir kenara :)
Adamın Biri---Yazın gerçekten çok başarılı...Okurken ben de yaşar gibi oldum. Mardinde yaşamıştım ben de buna benzer duyguları. Köylere yardım projesi için ordaydık ve yaptıklarımızın ne kadar yetersiz olduğunu gördükçe "ama hiç bir şey yapmamaktansa bu da bir adımdır" arasında gidio gelmiştim. Çok teşekkür ederim paylaştığın için.. Ama blogunda da olmalı bence. Burda kalmasın :)
8 Comments:
özlemmm
mükemmel bir fotoğrafff
neler anlatıyor o yüz öyleee
ayyy
içim burkuldu yaaa
ben çok bunalınca bakarım bu fotoğrafa..
Aydınlanırım hemen
mutluluk bir tencere yemeğin tüten dumanında...mutluluk her an yanında,bulabilmeyi,görebilmeyi başarmak lazım.mutlu olmak için çok büyük şeylere ihtiyaç duymayacağımız nice zamanlar hepimize...
okuldan elif....
Mutluluğun resmi bu olsa gerek...
En temel ihtiyaç yemek yemek... Karnı doyan insan mutludur. Yemeği almadan önce kaygılıydı belki de; "alabilecek miyim, bana da sıra gelecek mi?" gibi...
O kadar çok insanımız var ki bir tas sıcak çorbaya muhtaç... Zengin değiliz ama zenginmiş gibi yaşıyoruz...
MUSTAFA
Köşeden döndüğümde oradaydı,
Gördüğümde inerken arabadan, yemek için,
Ne birkaç saat öncesinin haşmetli Ağrı dağı,
Ne bir gün öncesinin nazlı dalgalı Van Gölü kaldı belleğimde.
Şimdi yalnızca puslu, karanlık bir gerçek var.
O simsiyah iri gözleriyle, çıplak ayaklarının üzerinde ürkek ve meraklıydı,
Lokantaya girmeye niyetlenirken ekmek parası dediğinde.
Belki yedi, bilemedin sekiz yaşındaydı cüssesi, on iki olduğunu söyleyene dek.
Okula gidecek, koşacak, oynayacak etrafa neşe saçacak yaşta.
Ama,
Koşmuyordu, mecali kalmamış bedeninin koşacak,
Oynamıyordu, ne oyuncağı vardı ne de bir yaşıtı arkadaşı yanında.
Okula da gitmiyordu, gidemiyordu,
sanki kaf dağının ardında bir yer gibiydi O’na okul.
Babası İstanbul’a gitmiş, yedi yıl önce,
Annesi kardeşine gebe.
O günden beri ne bir ses ne bir haber.
Artık beklemiyorum, gelirse de almayız eve!
Annesi çalışırken geçen yıl, kırmış kalçasını düştüğünde.
Kız kardeşi hasta.
İlaç yok.
Köyden kimse de yok artık şehirde, yalnız, yapayalnızlar.
En son bir gün önce yemiş bir şeyler,
aç, susuz.
Gel diyorum, beraber bir şeyler yiyelim.
Olmaz!
Olamaz!
Kardeşim, annem para bekliyorlar evde,
Ev dediği de tenekeden dört duvar,
Tek başına boğazından geçmiyor.
Benim geçer sanki şimdi.
Evin erkeği benim artık, diyor.
Kardeşime, anneme bakmalıyım.
Okumayı biliyorum bu yeter bana,
ilk okul birden terk.
Şimdi çalışmalıyım abi.
Zaten belediye de üç aydır kesmiş yardımı.
Az ilerdeki fırından ekmek kokusu geliyor, mis gibi.
Beraber yürüyoruz, biz hiç sıcak ekmek almayız ki diyor.
İçim donuyor, fırın o kadar sıcak ki.
Vedalaşırken, bu meydanda oluyorum genelde, gelirsen görüşürüz diyor,
Siyah gözleri pırıldarken, dimdik duruyor.
Evinin erkeği.
…….
Arkasından bakıyorum, arabaya binerken,
Hızlı adımlarla gidiyor evine doğru,
Aynada, geride kalan meydan gittikçe küçülürken,
Neden, niçin, nasıl, ne hakla, diye başlayan yüzlerce soru yoğuruyor beynimi.
Ah…
Birde midem…Bıçaklanıyorum sanki!
Aç falan değilim artık.
(Adamın Biri, Eylül,2004)
(Bu şiirimsiyi 2004 yılında, iş nedeniyle yaptığım bir Anadolu turunda Ağrı meydanında yaşadıklarım üzerine yazmıştım.)
Elif--- Mutluluk çok fazla şeye ihtiyaç yok. İçimizde çok uzakta aramaya gerek yok...
Baha---"Zengin değiliz ama zenginmiş gibi yaşıyoruz" güzel cümle. Yazdım bir kenara :)
Adamın Biri---Yazın gerçekten çok başarılı...Okurken ben de yaşar gibi oldum. Mardinde yaşamıştım ben de buna benzer duyguları. Köylere yardım projesi için ordaydık ve yaptıklarımızın ne kadar yetersiz olduğunu gördükçe "ama hiç bir şey yapmamaktansa bu da bir adımdır" arasında gidio gelmiştim.
Çok teşekkür ederim paylaştığın için.. Ama blogunda da olmalı bence. Burda kalmasın :)
Var zaten ki....
:)
Yorum Gönder
<< Home