Pazartesi, Temmuz 31, 2006

Bozcaada (Son adım artık gezide, sonrası ev)



Gökçeada ve Bozcaada arasındaki farklar:
1. Bozcaada çok daha hareketli, canlı, kalabalık
2. Gökçeada daha büyük (alan olarak)
3. Gökçeadalılar daha yardımsever
4.Gökçeada daha ucuz ve deniz ürünleri daha çeşitli
5.Gökçeada yolculuğu daha uzun ama vapur daha sakin
6.Gökçeada feribotu Eceabattan, Bozcaada feribotu Geyikli İskelesinden kalkıyor. Geyikli-Çanakkkale arası 2 saat. Yani Bozcaada'ya ulaşım daha bir zahmetli


Uzar bu liste ama benzerlik şu: İkisine de gidip görülmeli.
Bozcaada kalesi, kiremitte köftesi, rüzgar gülleri, şarapları, sahildeki kahveleri;
Gökçeada kalamarı, Tuzgölünde çamur banyosu, gün batımını en geç yaşayıp günden kar etme şansı, sakinliği ve huzuru için tercih edilebilir.
Geyikli iskelesine feribotun kalkışına 2 saat kala getiriyor otobüsler.
Zaman geçirilecek tek yer de bu kahve.
Gözlemesi çok iyiydi.
:)
Plajı da var.
Feribot adaya yaklaşırken kale karşılıyor.
Kaleden Kaleyi dolaşmak 2 saati alır.
Gördüğüm en büyük ve korunmış kale.
İlginç ama kim tarafından yapıldığı bilinmiyor.
Defalarca onarılmış, korunmuş.
Oldukça bakımlı, çabalar boşa gitmemiş.

Adada ulaşım konusunda hassas ada yönetimi.

İyi de yapıyorlar.

Ara yollar çok dar olduğu için acil durumlar dışında araba ile girilmemesi gerekiyor.

Bisiklet ve motorsiklet kiralanabilir.

YAPMADAN DÖNMEMEK LAZIM:

---Kaleyi ziyaret etmeden

---Kiremitte köftenin tadına bakmadan

---Şarap tatmadan (festivalleri yakalarsanız daha şanslısınız. 24-26 Temmuz bu yıl. Yakaladık biz.) Ataol şarapları en yaygın ve kalitelisi. Satış yerinde elimi attığım şarap en pahalısı çıktı. (Cabernet) Ama değiyor ödenene :)

---Feribot saatine kadar sahildeki kahvelerde dinlenmeden

--- Sokakların arasında dolaşmadan (Pencere ve kapılar çok estetik. İşlevlerinin dışında göze hoş gelmeleri de düşünülmüş. Ayrıca tüm ada çok temiz. )

Pazar, Temmuz 30, 2006

Gökçeada'dan Çanakkale merkeze


Aslında Gökçeada Türkiye'nin en büyük adası ve görecek çok fazla yer var.
Ama araba olmayınca ulaşım pek kolay olmuyor.
Her köye dolmuş yok, ya trekking ya da taksi kalıyor geriye.
Başka seçenek yok.
Biz Zeytinli ve Kaleköy ve Tuzgölünden'den yana kullandık tercihimizi.
Taksiyle ulaşım kolay.
Zeytinliye yürünebilir.
Yol güzel, sağa sola bakarken anlaşılmıyor bile.
Orda Rum teyzeler bize Taksici Celal'in numarasını verdiler. Celal Abi çok şeker insan.
Turisti yolunacak kaz gibi görmüyor.
Ben gitmeden önce internette taksi fiyatlarının çok fazla olduğunu duymuştum.
İnanmamak gerek.
18-20 km yol 10 milyon.
Ödenebilir yani.
Biz Zeytinli'den Tuzgölüne Celal Abiyle gittik.
Yol uzun biraz da virajlı. Celal Abi bize çocuklarının anlattı gururla yol boyunca ve de kiracılarından çektiklerini. :)
Mayo lazımdı burası için.
Şöyle iyice çamura bulanmak için.
Kokusu biraz kötü ve bir süre sonra gerilmeye başlıyorsunuz.
Ama temizlendikten sonra cildin rahatladığı hissediliyor.
Yukarıda fotoğrafta görülen resimde kumları geçince deniz çıkıyor karşıya.
Doğal duş hazır yani çamurları temizlemek için.


Gökçeada bitti artık 2 gün yetiyor keşif için, keyif için birkaç daha kalmak lazım.

Bizim zaman kısıtlı olduğu için keşifle yetinmek gerekti.

Ada dönüşü vapurdayız.

Çok kalabalık değil (Sabahın ilk vapuru olmasının etkisi büyük tabii bunda)


Çanakkale merkezdeyiz artık.

Yıllardır gelir giderim

Kaleye gelmek fırsat olmamıştı.

Limandan sağa dönüp yolun sonuna kadar gidince deniz subayları karşılıyor.

Askeri bölge girilmez sanıp dönmeyin sakın.

Nusret Mayın Gemisi ve Çimenlik Kalesi var bu bölgede.

Tiyatral gösteriler, savaşları resmeden tablolar, kale kullanılan top ve silahlar, savaş gazilerinin ses kayıtları sunuluyor ziyaretçilere.

Subaylar rehberlik ediyor, canlandırmalar yapıyorlar.

Beni en çok çarpan tablolar ve onları anlatan askerdi.

Abartmadan, olayı duygu sömürüsüne dönüştürmeden anlatılmak isteneni veriyor.

Çanakkale merkezde kaçırılmamalı.

Şu meşhur Truva filminde kullanılan at, sahile kondurulmuş.

Hemen de turistik amaçlar için kullanılıyor.

Etrafı incik boncuk satanlar ve mısırcılarla dolu.

Ve de bol bol fotoğraf çekenler.

O ruhu yaşamak pek mümkün olmuyor dolayısıyla.

Ama görülebilir.


Gün batıyor.

3. gün de bitti sağ salim

Cumartesi, Temmuz 29, 2006

Gökçeada keşfinden. (Adanın çeyreğinin keşfi)


2. gün.
Keşif zamanı. Biraz geç uyanmışız. Bir de üzerine bu manzarada kahvaltı önerisi çok cazip gelince bizim keşif saati gecikti, kahvaltı uzadıkça uzadı.
Turizm Information'a varmamız saat biri buldu.
Görevliler yoktu. Bir amca vardı yandaki kahvede.
Onunla konuştuk.
Gideceklerin aklında bulunsun: saat 10.30 da tur var.
Tüm adayı gezdiriyorlar.
Arabası olmayanlar için birebir.
Biz kaçırmışız.
Ordaki amca bir alemdi.
Biz turu kaçırdık diye üzülürken:
"Boşverin, birşey yok zaten, adanın hepsi burası gibi işte"
Bu kadar da dürüst olunmaz ki, gelen turiste "birşey yok" denir mi?
:)
Turu kaçırınca ve araç da olmayınca trekking yapalım dedik ve Merkez ile Zeytinliköy arasındaki 4 kmlik yolu yürüdük. En yakın köy oydu.
Anlamadan bitiyor zaten yol
Aklımızda içeceğimiz dibek kahvesi varken, yorulmak, durmak olmaz.
Zeytinliköy'ün girişindeki bir ev.
Sanırım terkedilmişlerden.
Pek yaşam belirtisi yoktu.
Köy meydanındaki kilise
Büst ile biraz tezat ama...

Ara sokaklar

Madam'ın yerindeki kedi.

Sessiz köyün sakin meydanında küçük ama şık butik bir kahve.

İçeriden gelen Rumca bir şarkı ve bir sandalye üzerinde uyuyakalmış yaşlı amca.

Sanırım Madamın eşi.

Turuncu kravatı, kırmızı mendili ve düzgün türkçesiyle karşılıyor.

Siparişleri alıp sohbet de ediyor.

Sonra içeride madamın oğluyla tanıştırıp nerden geldiğimizi söylüyor.

Onun türkçesi çok daha iyi.

Uzun uzun sohbet ediyor bizimle Kostas; Türkçe, Yunanca ve hatta İngilizce.

Bizimkiler pek hoşlanmadılar.

Özellikle Edirne'ye Adrianapolis deyince :)

(Milliyetçilik kokusu alıyorum Kanka yanılıyor muyum? :)

Yol yorgunluğu sonrası ödüllerimiz

Bu kadar yoldan sonra çekilen sıkıntıların ödülü var tabii...
Az değil 5 kez araç değiştiriyorsun.
Otobüs-dolmış-feribot-2 dolmuş da adada...
İlk ödül terastan böyle bir manzara ve deniz tabii.
Ama adada denize girmek için çok uygun bir yer değil bizim kaldığımız yer. (Yukarı Kaleköy)
Marinayla kapatıldığı için temizleyemiyor deniz kendisini,
dolayısıyla kirli biraz.
Ama taş, dalga, denizanası vs. yok. (Yüzmenin tadını kaçıran baş sebepler)
Biraz açılırsanız kayalıklarda kestaneler var, bulaşmayın derim.
Acısı uzun sürüyor. :(
Ödüllerin en cazibi.
Güneş böyle batıyor.
Bir de not: Güneş en geç burda batıyor Türkiye'de.
Bu motel restaurantının kedisi.
Adı var mı bilmiyorum ama çok sevimli.
Küçük daha ve asla yüzsüz değil.
Çok kibar.
Ayaklarınızın yanına gelip size bakıyor biraz önce yemeğinizi paylaşmanız için.
Etkili olmazsa bakışları farklı yöntemleri var.
Mesela siz yemeğe ya da sohbete daldıysanız ön patileriyle yükselip size şöyle bir dokunuyor, "Hey burdayım, gör beni" der gibi.
Başını okşadığınızda da yemeği unutuyor zaten.

Yuvaya Döndük..

Yollar, yolculuklar güzel ama daha da güzel olan dönüş.
Çünkü dönüş olmadan yeni yollar da olmuyor.
Ama benim bir şanssızlığım dönüş yolunda 4 tane leylek gördüm.
Ne güzel yol var yine diyemiyorum ama çünkü hepsi yerde geziniyorlardı.
Ya bari sadece bir tanesi uçsaydı da içimizde bir ümit kalsaydı.
Ama yok bizim İtalya yolu kapalı çıktı leylek falında. Zor görünüyor. :)
Bol bol fotoğraf var, bilgisayara da doz aşımı oldu.
Çok uzun zamandır bu kadar çok fotoğrafı aynı anda yüklemiştim, bir kısmını seçtim burda yolculuğu anlatırken anlatımı canlandırsın, akılda belirmesi daha kolay olsun diye.
Kimisi dijital, kimisi el yapımı.
Benim tercihim tabii ki o sesi duyduğum.
Gökçeadayla başlayalım.
Edirne-Çanakkale arası 4 saaat.
Eceabat'ta otobüs feribota binmeden inin.
Hemen limanın yanında dolmuş durağı var,
Kabatepe Limanına giden dolmuşlar ordan kalkıyor.
Kabatepe dolmuşu, dolmayacak diye korktuğumuz.
Neyse ki Hawai ekibi gençler ekip halinde geldiler ve doldu hemen.
Yoksa 11.30 feribotuna yetişemeyecektik.
Kabatepe limanından kalkıyor Gökçeada feribotu.
Martılar yalnız bırakmıyor, nöbetleşe takipteler.
Büyükada vapuru müdavimi martılardan farkları onlar simit rüşveti almasalar da beraberler adaya kadar.
Şanslı ayaklar bu kez Gökçeada vapurunda.
Havanın durumuna göre bir buçuk saat kadar sürüyor yolculuk.
Daha fazla da sürse şikayetimiz yok, gayet rahattık.
Devam edecek...

Perşembe, Temmuz 20, 2006

Yol var yine


Merhabalar.
Bu kez okuldan değil evden.
Öyle serin serin, sakin sakin, güzel güzel (Yeter uzatmayalım :)
Ama fazla zaman yok hasret gidermeye.
Deniz, güneş, kum zamanı bizim için.
6 günlüğüne güneşin Türkiye'yle vedalaştığı uca: Gökçeada'ya gidiyoruz.
Dönene kadar hoşça kalsın blog alemi ve blogçular.
Görüşeceğiz
:)
sevgiler

Pazartesi, Temmuz 17, 2006

Hayat damarlarımdan biri

Hayat damarlarımdan biri koptu geçen cumartesi.
Bilgisayarı açtığımda karşıma simsiyah bir ekran ve
"Windows/System32/Config vs..." dosyası bozulmuş ya da eksik
şeklinde bir uyarı geliyor.
Daha önceki tecrübelerimle sabittir ki bu formatlanacak başka yolu yok demek.
Şu an serviste, yeniden doğmuş olacak çıktığında.
Tabii benim arşivlerin çoğu da tarih olacak.
"Yedekleriz" dediler ama bakalım.
Yani acım büyük, saat 6da çıkacak ameliyattan, bakalım umut var ama.
Taziyeler kabulüm olacak yoksa :(
Umarım tekrar görüşeceğiz.
Böyle okulda moda girip yazamıyor insan.
(Seminer başvurumda sorun çıkmış, o yüzden okulumdayım ama öğrencilerin çığlıkları yok, çok hüzünlü geldi bana. Fazla kalamam herhalde.)
Neyse
Sevgiler blog alemi.
Kendi bilgisayarımdan yazman üzere.
Görüşeceğiz
:)

Perşembe, Temmuz 13, 2006

Hani bazen..

Önemli Uyarı: Bu yazıda Sanal Reklam uygulaması vardır :)

Hani bazı insanlar vardır hayatınızda, görüşmeyeli aylar da olsa,
bir araya geldiğinizde "Sanki dün beraberdik" gibi devam eder sohbet.
Şanslıyım, bende var böyle zamanlar.
Bir tanesinden birkaç fotoğraf.
Mekan: önemli değil ama Edirneliler için söyleyelim: Acar Park. Yeni mekan sayılır. Esintili, serin, servisi iyi ve hızlı, gözlemesi ve çayı gayet lezzetli. (O kadar reklam olsun. Bize indirim yaptılar, fişimizi de kestiler. Daha ne olsun?)
Zaman: 10.07.2006
Katılımcılar: Öyküm, Nilcan, Elif, Özlem

Çarşamba, Temmuz 05, 2006

BİN ATLI AKINLARDA .... :)

Şükran Edirne'de 2
Uzun oldu Şükran'ın son Edirne ziyaretinden buna verdiği ara.
Benim İstanbul dönüşümde yanımdaki koltuk tanıdıktı, giderken boştu.
Hoşgeldin, erken gittin Şükü :)
Yine bekleriz.
Yemek öncesi DSİ çocuk parkında 2 öğretmen ve 1 öğretim görevlisinin kimliklerden sıyrılış kareleridir aşağıdaki göreceğiniz fotoğraflar :)
Arada yapmak lazım bunu, iyi oluyor
web site counters
Expedia Coupon
Locations of visitors to this page